BİR KUKLACI USTASININ NOTLARINDAN ALINTI: Kuklanın yapım ve oynatımının incelikleri her ne kadar parmaklardaki yetenekle ölçülse de asıl önemlisi hayal gücünde saklıdır… Oynattığımız bez parçası cansız bir bebek gibi görünse de oynatanın hayal gücünde sahnede bir aktör gibi davranmak zorundadır. Parmaklarımızdaki enerjiyi, kuklanın vücuduna ruhumuzla yansıtamazsak kuklanın ayakları farkında olmadan ya havaya uçar, ya da yerlerde sürünebilir… Kuklanın (ipli kukla) ipleri vücudumuzdaki kan dolaşımını sağlayan damarlarımız gibidir, verdiğimiz enerji o ipler sayesinde kuklaya ulaşır ve ayakta kalmasını sağlar…, Kalbe giden bir atar damar gibi kuklanın iplerine, yani damarlarına hakim olmalıyız ki kuklamızın kalbi teklemesin…Çünkü tıkalı olan damarlarımız kalbimize nasıl zarar veriyorsa kuklanın ipleri de kontrolsüz olursa kuklamıza öyle zarar verir…Kuklacı o iplerin ucundaki bebeği oynatırken kendi yerine koymak zorundadır… Kıyafetinden, makyajından, saçlarından başlayarak onlara en az kendimize verdiğimiz önem kadar değer vermek zorundayız… Bugüne kadar parmaklarımın marifetiyle ortaya çıkardığım sayısız kuklam olmuştur… Ama annemin yapmış olduğu kuklalar her zaman benim arkadaşım olduklarından ayrı bir yerleri olmuştur…Onlarla yatıp onlarla kalktığım günlerde arkadaş olarak gördüğüm kuklalarımın, kendilerine has kokularının olduğunu fark etmiştim… Mesela Kantocu fındık kurdu sahnemizin en şirin yüzlü kızıydı ve sahnede kanto yaparken eteklerini her salladığında tütün kolonyası kokardı… Arap babalu sahnemizin beyaz etekleriyle elindeki tefini çalarken etrafa anason kokusu salardı… Sonradan fark ettim ki annem yani en büyük ustam kuklaların kokusunu değiştirmek için hepsine ayrı bir parfüm sıkar yada yüzlerini kolonyayla silermiş… Ailemizin bir ferdi olmaları nedeniyle annem hepsine kendi çocukları gibi baktığından çok sayıda kardeşlerim vardı, ve ben onlara çoğu zaman kıskançlıkla bakardım… Çünkü çoğu zaman benden fazla önem veriliyordu kuklalara… Kukla yapabilmek göründüğü kadar kolay ve basit değildir… Eğer amacınız kukla yapıp satmaksa onun adı oyuncakçılığa girer ve o zaman işin kolay yöntemlerini bulur seri imalata geçmek zorunda kalırsınız… Bir oyuncak satıp para kazanmak istiyorsanız lütfen bunun adına kukla demeyin çünkü kukla çok ayrı bir sanat dalıdır ve Gepetto usta gibi gönül işidir… Bir çocuğa, arkadaşa ihtiyacınız varsa onları sahne arkadaşınız olarak düşünüyorsanız kukla yapın ve adınızı taşıyan sanat eserleriniz olsun….Yoksa hazırlayacağınız Silikon ve alçı kalıplar sayesinde seri olarak yüzlerini, ellerini, bacaklarını, kollarını çıkarır ve yerlerine monte ederek çok sayıda seri üretim oyuncaklar yapar ve üstlerine takacağınız formaliteden iplerle oynatılmasını sağlar ve satarsınız… Ama onlar asla kukla ve sizde kuklacı olamazsınız… Kukla sanatçısı olabilmek için bir hayat felsefesiniz ve sahne ahlakınız olması lazım… Kuklanın her parçası önce zihninizde canlanması gerekir… Eklem yerleri oynarken vücudu aynı oranda hareket etmek zorundadır… Ellerinin konuşurken yukarı, aşağı hareket etmesi, yürürken bacaklarını hareket ettirebilmesi oynatıcı sopasının üzerinde bulunun sayısız ipleri yukarı aşağı çekmekten ibaret olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır… Müziğin ritmini yakalayabilmek için, müzik kulağına ve sesleri doğru yerde kullanabilmek içinde iyi bir diksiyon eğitiminin yanı sıra tiyatro eğitimine ihtiyacınız vardır… Güzel konuşmayan ve kelimelerin hakkını vermeyen sahte kuklacılar genellikle, Türk kukla sanatının başkahramanı ibişe sarılır ve onu seslendirirken karagözün gırtlak altından verdiği bas sesi taklit etmeye çalışarak, kaba anlaşılmaz ve itici bir sesle oynatırlar… Genellikle bozuk Türkçelerini kapatmak için şiveyle oynatma yolunu deneyerek, anlaşılmaz bir ses tonuyla kuklayı itici hale getirebilir… Bunu yapan sahte kuklacılar Yazdıklarımı okuduktan sonra, amma gözünde büyütmüşsün kukla dediğin şey, en nihayetinde bir bebektir, yukardan (ipli kukla) ya da, aşağıdan (el kuklası) sallayarak konuşturursunuz olur biter dediklerini duyar gibiyim…